
31.03.2009
Adaletin bu mu dünya?

30.03.2009
Erkek bebek moda ikonu: Zuma:)

Kız bebek takıntılı bir arkadaşım var. Hayatındaki en büyük amacı bir kız bebek doğurup onu süsleyip püslemek. Neden erkek istemediğini sorduğumda cevabı "Ama onları güzel giydiremiyorsun. Kız bebeklerin elbiseleri çok güzel" olmuştu. Benim de ona cevabım Zuma'nın fotoğrafları olsun. Demek ki erkek bebekler de gayet güzel giydirilebiliyormuş, yeter ki insanın niyeti olsunmuş.
29.03.2009
Haftasonu özeti




27.03.2009
Kriz alametleri

26.03.2009
Hello girls!
25.03.2009
Dawson's Creek




Bir 10 sene sonra şimdinin dizilerine baktığımızda yine aynı şeyleri hissedecek miyiz? Yoksa 90lar öyle bir faciaydı, atlattık bitti mi?
24.03.2009
Terkos Pasajı
23.03.2009
Alsak alsak ne alsak?



21.03.2009
Mim: Çanta karıştırmaca:)
Kuskus salatası
Kuskus salatası da işte o zamanlardan kalma. Yapılışı çok basit, tadı muhteşem. Uydurma üzerine dayalı bir tarif:) Uyduruver gitsin türünden tüm yemekler zaten çok güzel sonuçlar doğurur hep. Bunda da kuskusu yapıp, tavuğu haşladıktan sonra aklınıza gelen ne varsa içine atıveriyorsunuz. Ben kornişon turşu, mısır, kırmızı biber, domates, küp küp kaşar peyniri, dereotu koydum. Ortaya da dereotundan ağaç diktim:) Daha önce denemediyseniz denemenizi tavsiye eder, hepinize güzel haftasonları dilerim:)
20.03.2009
60'lı yaşlarda güzellik





19.03.2009
Mutlu yıllar aşkım...

18.03.2009
Kuru Saç Sorunsalı
Saçlarımın kuruluğunu ve kalınlığını anlatabilmem pek mümkün değil. Şöyle iki örnek vereyim, gerisi sizin hayal gücünüze kalsın. Lisedeyken çok ağır bir hastalık geçirip 1 hafta kadar yıkanamamıştım ve saçlarımda bir damlacık dahi yağ oluşmamıştı. Sanki daha dün yıkanmış gibiydi saçlarım. Ay ne güzel diyen sesler duyuyorum. Hayır, güzel değil maalesef. Keşke benim de yağlanan saçlarım olsaydı. Yağ saçı dış etkenlerden koruyan doğal bir kalkan. Yağlı saçlara sahipseniz tarama, saç kurutma, boya gibi dış etkenlerden saçınızın yapıtaşı keratin korunmuş oluyor. Benim gibi kuru saçlara sahipseniz, geçmiş olsun:)
İkinci örnek, saçımı koparıp yorum yapan bir arkadaşımdan gelsin:
- Ne kalın saçın var senin.
-Hıhı öyle
-Şey gibi ya, gitar teli. Yok,yok at kılı!
:)
Saçımın neye benzediğini hayal ettiniz di mi:) Şimdi gelelim çarelere. Fotoğraftaki dörtlü çok kıymetli bir dörtlü. Tek tek incelersek:
- Avon Advance Techniques Serum: Saçlarımın kırılmasını önlemede çok etkili. Kullanmaya başladım başlayalı, kuaföre kırıklarımı aldırmaya daha az gider oldum.
-John Frieda Frizz&Ease Extra Strength Formula Serum: Aylar önce Marie Claire vermişti bu serumları. O kadar beğendim ki kaç dergi aldım bilmiyorum:) Saçlardaki elektriklenmeyi önlüyor. Bu biraz daha iyi olabilirdi veya benim saçım o kadar elektrikleniyor ki ancak bu kadar etkili olabiliyor.
-John Frieda Frizz&Ease Thermal Protection Serum: Saç düzleştirici kullanmadan önce bir fırt, düzleştirdikten sonra bir fırt kullanıyorum. Pırıl pırıl, ışıldak saçlarım oluyor.
-The Body Shop Brazil Nut Moisture Mask: Assolisti en sona sakladım. Muhteşem bir ürün. Almadan önce çok tereddüt etmiştim, okuduğum yorumlarda kokusunun çok kötü olduğu yazıyordu. Ama öyle bir kokusu var ki misler gibi. Ya benim burnumda bir sorun var ya da Amerikalılar güzel kokudan anlamıyor:) Yazın akşam yatmadan sürüp uyuyorum, kışın 1 saat bekletiyorum. Yumuşacık, misler gibi kokan saçlarım oluyor.
Kuru saç için başka önerileri olan varsa hepsine açığım:)
17.03.2009
28 dişi kalmış canavar

Dişlerim 28 adet benim. 4 adet 20 yaş dişimle yıllar önce yollarımızı ayırdık. Alttakiler yanağımdan çıkmayı denediklerinden cerrahi operasyonla alındılar. Acıların en şiddetlisini yaşadım operasyonlarda. İlkini diş hekimi, ikincisini çene cerrahı yaptı. Eğer size de 20 yaş dişleri için operasyon önerirlerse kesinlikle çene cerrahına bu işlemi yaptırmanızı tavsiye ederim. Diş hekiminin yaptığında günlerce ağlayıp, yatakta debelenirken, suratım yamulup E.T. 'ye dönerken, çene cerrahının yaptığı operasyonda öbür gün konuşmaya başladım. Sonrasında üst 20 yaş dişlerimi çektirdim. Bendeki şansa bakın ki, diş köklerim çok kuvvetli olduğundan çekim esnasında çene kemiğim aşınıp, parçalandı. 1 ay boyunca yemeğimi çatır çutur sesleriyle, ağzımdan kemik parçaları toplayarak yedim.

Şimdi de bir türlü iyileşmeyen bir diş ile uğraşmaktayım. Kanal tedavisine cevap vermiyor, ağrıyor da ağrıyor kerata. Şeytan diyor çektir kurtul, ama gülünce görünüyor o diş:) Estetikten de ödün vermiyorum yani. 28 dişli, 7 dolgulu biri olarak diyorum ki dişleri günde 2 kere fırçalamak, bol süt içmek yalan, herşey genetikte bitiyor. Dişlerimi içten içe çürüten ama dışarıdan görüntüyü asla bozmayan genetik mirasa kızsam mı sevinsem mi bilemedim:)
16.03.2009
Küçük mutluluklar
Mutluydum çünkü erkek arkadaşımla eski günlerdeki gibi simitimizi ayranımızı alıp çöküverdik taşların üstüne. Sırtımızda sıcacık güneş, karnımızı doyurduk.
Sonra başımızda ötüşmeler duyduk. Dillerini anlamadığımızdan önceleri çözemedik bize ne demek istediklerini. Sonra, acaba dedik simit mi istiyorlar?
15.03.2009
Serotonin bombardımanı
7’sinde verdiğim sipariş tam bir haftada elime geçti. Setlerdeki indirimden faydalanıp Lancome set almıştım. Daha önce farklı renklerde olanını hediye ettiğimden az çok nasıl bir şey geleceğini biliyordum. Ama yine de açarken içim kıpraştı. Sette 1 krem, 1 serum, 1 mini far paleti, 1 ruj, 1 rimel, 1 rimel bazı ve 2 adet makyaj çantası var. Krem ve serum kırışıklık giderici olduğundan anneye hediye edildi. Far ve ruj denendi, onaylandı. Rimeli ve bazı henüz denemedim ama hayal kırıklığına uğratacaklarını sanmıyorum. Cinliğe başvurup yeni müşteri gibi alışveriş yaptığımdan Stila ikili far hediye geldi. Tek kelimeyle muh-te-şem bir far. Adını bir yere yazmakta fayda var: Fandango. Bundan böyle bittikçe yerine konacak bir far oldu kendisi. Sample istemiştim, Dermalogica’nın hassasiyet önleyici bir kremini yollamışlar.
Oh mis gibi bir alışveriş oldu bu
I love you Strawberry:)
13.03.2009
Anlatılmaz yaşanır..500T...

500T’yi lisans öğrencisiyken okula gitmek için kullanıyordum. Bana o kadar çok şey kattı ki. Onun sayesinde 45 dakika nefes tutmayı, yamuk vaziyette yolculuk etmeyi ve hiçbir yere tutunmadan otobüste sabit kalabilmeyi öğrendim:) O kadar uzun bir hatta yolcu alıp indirdiği için her çeşit insanla karşılaşmanız mümkün. Sapığı da var, kamyon şoförü de, hacı amcası da... Ama 500T’nin en belirgin özelliği kokusu. Erkek arkadaşımın üniversitede duyusal analiz diye bir dersi vardı. Esanslı sıvıları koklayarak hangi gıdaya ait olduğunu buluyorlardı. Bana da arasında 500T’nin bulunduğu 100 otobüs kokusu koklatsalar şıp diye bulurum onu. Hele ki Kurban Bayramı zamanı mis gibi koyun kokuları oluyordu otobüste:)
Ekşisözlükte herkes 500T’de karşılaştığı manzaraları anlatmış. Otobüse küvetle bineni gören de var tavukla bineni de:) Benim şahit olduğum ise 500T kokusunun sebebini açıklayabilecek bir örnek. Tıklım tıklım bir cuma akşamı bir abla yanındakini kaldırıp bebeğinin altını değiştirdi. Hem de çiş değildi, bir bez dolusuuu:) Zaten kıpırdanacak yer yokken otobüste bir dalgalanma yaşandı, kakadan kaçan insan dalgası:) Eğer macerayı seviyorsanız ama Fear Factor, Survivor uğraşamam diyorsanız bir de 500T yi deneyin:)
12.03.2009
Öyle derse, böyle oje!
Cumartesi sınavı var dersin. Aynı konuları bininci kez görmekten, 1700lerde ortaya çıkmış teorileri ispat etmeye çalışmaktan, sembol yazıp durmaktan sıkıntı bastı. Ben de bu derse, yağmurlu havaya inat en pembesinden bu ojeleri sürdüm. Ellerime baktıkça mutlu oluyorum. Kitaba meydan okuyorum sen ne kadar sıkıcıysan ben de o kadar eğlenceliyim diye. Oh sefam olsun:)
Krizdeyim!

10.03.2009
Babam...

Çoğu kız gibi ben de babasına aşık olanlardanım. Tam anlamıyla bir aşk hem de. Daha 4 yaşında, iş için başka bir şehre giden babamın ardından, kumaş mendillerini yüzüme bastırıp “Babacığım, babacığım nereye gittin babacığım?” diye ağlarmışım. Şimdi olsa şimdi de ağlarım.
Şimdi annem de babam da benimle beraber. Artık babam kıvrılan bir yolda bana el salladığında biliyorum ki o gün o yol onu geri getirecek. Biliyorum bir dönülmez yol var. O yola girmemek diye bir şey yok biliyorum ama ben daha büyümedim. Büyümemi bekle babacığım. Mendillerine kapanıp ağlatma beni. Allah benim yaşadığım ömrü senin ömrüne eklesin. Hep sağlıklı, hep bizimle, hep mutlu ol babacığım. Seni çok seviyorum.
Asosyalsin sennn!

Sosyal olmak geceleri çıkmak demek midir? Gece dışarda olunca kendimi güvende hissedemiyorum ki ben, sürekli bir tedirginlik hali. Yanımda çok güvendiğim biri olmazsa alkol alamıyorum. Zaten alkolden çok da hoşlanmıyorum. Sigara dumanından boğulurcasına rahatsız oluyorum. Erkeklerin kızlara av gözüyle bakmasından hele hiç hoşlanmıyorum. Şimdi bu kadar hoşlanmadığım şey varken, benim gece çıkmamayı tercih etmem asosyallik mi oluyor?
Bir arkadaşımla görüşeceksem eğer, birbirimizi duyabileceğimiz, etraftakilerden rahatsız olmayacağımız, sıcak mekanları tercih ediyorum. En çok da ev ortamında olmak hoşuma gidiyor. Koltuklarda çekelim bacaklarımızı yukarı, elimize alalım çay-kahve ne varsa, bir müzik çalsın geriden, acıkınca makarna yapalım, dedikodu yapalım, dertleşelim, kahkahalar atalım. Gece çıkmak yerine bunları yapmayı seçen bir insan cidden asosyal midir? Eğer öyleyse, itiraf ediyorum, ben asosyalim!