31.01.2009

Değer mi hiç?


Victoria! Sözüm sana! Tamam, Christian Louboutinler Marc Jacobslar giymek çok güzel, olsa da ben de giysem ama ayağını şu hale getirmeye değer mi hiç?


Şu ayaktaki lanet çıkıntılar 'bunion' oluyor. Annemde de var aynılarından. İş hayatında dar, topuklu ayakkabı giymenin bedeli. Bu yaz, eski iş yerimde fiziksel olarak kendimi çok zorladığım bir dönemde bende de bunioncuk boyutunda tepecikler oluştu. Victoria'nınkinin 10 da 1 i bile değil. Ama nasıl bir acı, gece yatarken nasıl bir sızlama. Şimdi ayakkabı alırken tek kıstasım bunioncuklarım. İndirimde Bershka ve Stradivarius'ta inanılmaz güzel babetler, hafif topuklu ayakkabılar vardı. Hepsi de sözleşmiş gibi tam bunioncuğuma baskı yapacak şekilde darlaşıyordu. Aklım kaldı hepsinde ama o acıyı çekmektense spor ayakkabılarımla birlikteliğime devam etmeyi tercih ederim.

Beauty is pain, orası tamam da Beauty is not torture!

30.01.2009

İçelim güzelleşelim

Bu çilli yemeye içmeye bayılır. Hatta öyle ki durup dururken burnuna bir anda alakasız bir yemeğin kokusu bile gelebilir. Ama aynı oranda da iradelidir. Canı ister, kokusu gelir burnuna ama her zaman yemez-içmez. Bakalım neler içermiş çilli?


Yeşil çay içmeye çalışıyorken alışmıştım. İşyerinde içecek olarak sadece kahve ve çay vardı. Kahveyi çok aramam, çayı ise Karadeniz kızı olarak evde çok içtiğimden işte de içmek istememiştim. O zaman başladım çantamda yeşil çay taşımaya. Bir de yeşil çay dinginleştirir derler. O kabus işyerinde fazlasıyla dinginleşmeye ihtiyaç duyuyordum. Neyse ki doğru yolu bulup ordan kurtuldum ama yeşil çaydan kurtulmaya hiç niyetim yok. Şu aralar Çaykur'unkini içiyorum, gayet güzel.
Doğadan Form ise zevkten değil mecburiyetten içtiğim bir çay. Hiç zayıflamakla falan ilgisi yok, zaten çayın zayıflattığına da inanmam ben. Ye kekleri börekleri, akşam çay iç. Yok yaa, öyle kolaydı sanki o iş:) Açım aaççç (Seda Sayan mode is on:P). Doğadan form, üstlerine düşen görevi reddeden, bütün gün yan gelip yatan bağırsaklarım için. Onları dürtüp birazcık çalışmalarını sağlıyor. O da her zaman değil, keyifleri yerindeyse:)

Son olarak en tehlikeli içeceğim: Nestle sıcak çikolata. Bunu anlatamam içmeniz lazım:) Püf noktası kupayı tamamen doldurmamak, yoğunken tadı çok daha güzel. 2 hafta öncesine kadar Carrefour'da 10 lu paketi çikolata şeklinde kupa hediyeliydi. O kupanın boyutuyla mükemmel kıvam yakalanıyor. Hala varsa ve de çikolata delisiyseniz (benim gibi) o kupayı kaçırmayın.

29.01.2009

İstiyorum!



Vanessa Hudgens'ın sandaletlerine bayıldımmm. Yaz gelsin istiyorum. Bu sandaletlerden istiyorum. Çantası da bonus olsun:) Ama o sandaletlere siyah değil kırmızı oje sürmek istiyorum.


Vanessa 19 yaşında ama tarz konusunda ablalarından altta kalmıyor. Düşünüyorum da 19 yaşımda giydiklerimi, Vanessa'nın yanında çok komik kalıyor:)


Fotoğraflar:justjared

28.01.2009

Lokma Döner







Erkek arkadaşımla Kadıköy'de çok sık gittiğimiz bir yerdir Hanımağa. Lokma döner de aslında orda yediğimiz, tadına bayıldığımız bir yemek. Eve gelip anneme anlattığımda annem hmmm diyip resimde görüleni yarattı. 2 senedir evimizde ayda bir mutlaka yenen bir yemek olup çıktı Lokma Döner. Tarife gelecek olursak:


Malzemeler (4 kişilik):


  • 2 yufka

  • Hazır döner

  • 1 çay bardağı yoğurt


  • Yarım çay bardağı sıvıyağ

  • 1 yumurta

Üzeri için:



  • 2 yemek kaşığı tereyağı

  • 2 yemek kaşığı salça


  • Bir miktar su

Yufkaları ikiye bölüyoruz. Yoğurt, sıvıyağ ve yumurtayı karıştırıp yarım yufkanın üzerine fırça yardımıyla sürüyoruz. Düz kenarı iki taraftan içe hafifçe katlayıp, katladığımız kısma da karışımdan sürüyoruz. Döneri daha küçük parçalara ayırıp yufkanın düz kısmına yayıyoruz. Yufkayı rulo haline getiriyoruz. Yağlanmış tepsiye rulo yufkayı düz olarak koyuyoruz. Artan yoğurtlu karışımı rulonun üzerine sürüp 300 derecede (Bizim fırınımız kendini fırın dünyasından ayrı bir noktada gördüğü için diğer fırınlarla aynı derecede ısıtmaz. Bizdeki 225 normal fırınların 180' idir. Buna da diyelim 225-250 derece:)) üzeri kızarana kadar (yalaşık yarım saat) pişiriyoruz.
2 yemek kaşığı tereyağını eritip, 2 yemek kaşığı salçayı ekliyoruz. Karışıma az miktarda su ekleyip kıvamını biraz seyreltiyoruz. İstenilen miktarda yoğurtu çatalla çırparak daha akışkan bir kıvama getiriyoruz. Fırından çıkan döner rulolarımızı 2 parmak kalınlığında kesip tabağımıza alıyoruz. Üzerine yoğurt, onun da üzerine salçayı döküyoruz. Üstüne de isteğe göre nane ve pul biber döküp afiyetle yiyoruz:)
Vay yemek tarifi verdim ben:)

Michael Dombikfield!



İçersen böyle frappucinoları






Böyle de dombik olursun işte:)




Prison Break 4. sezonda Wentworth Miller (Michael Scofield) bir anda kalınlaşmış ensesi ve göbeğiyle karşımıza çıktı. Ordan oraya kaçan, sefil yerlerde yaşayan biri nasıl böyle kilo aldı hayret. Hele ki geçen sezon doğum yapmak için diziden ayrılan ve incecik geri dönen Sarah Wayne Callies'in (Sara Tancredi) yanında iyice dombik duruyor. Kınıyorum seni Wentworth:)


Fotoğraf:Justjared

27.01.2009

İkiz Güzellik






Böylesine bir güzellik olabilir mi? Baba oğulun kasket uyumu harika görünüyor. Tütütü maşallah:)


Fotoğraflar:justjared

Oooo Adriana Limaaa



25 Ocak akşamı Var mısın Yok musun'daydı Adriana Lima.Kıyametler koptu, erkekler güzelliğine kızlar kusurlarına takılıp kaldı. Ertesi gün internette ne yorumlar yapılmış bir okuyayım dedim. Erkeklerin dediklerine hiç değinmiyorum bile. Ama kızlar genelde makyajının kötülüğünden, saçlarının özensizliğinden, kıyafetinin basitliğinden bahsetmişler. Benim ilgimi çekense ışıl ışıl gözleri ve candanlığı oldu. Annemle gözleri ışıldayan, ışıl ışıl bakan insanlara 'ışıldak gözlü' deriz biz. Adriana da bize göre ışıldak gözlülerden. Işıldak gözlerine takılmaktan gözüm ne kıyafetini gördü ne de makyajını. Ama o Christian Louboutinler gözümden kaçmadı:)

26.01.2009

Benim kız:)






Violet Affleck...Jennifer Garner ve Ben Affleck'in ilk kızları. Ama bana göre benim kız:) "Benim kızın kardeşi olmuş", "Benim kızın yeni fotoğrafları çok tatlı" laflarını haftada 1 bana kullandırtan sevimlilik muskası. Süper ayrık dişleri mi (o ayrık dişlerden bende de vardı küçükken), annesiyle paylaştığı gamzeleri mi (bende de var 3 tane:)) nedir bilmiyorum bu şirineyi sevmeme sebep. Ama annesinin bilinen Hollywood yıldızlarının aksi bir yaşam sergilemesi onu daha çok sevmeme etken diye düşünüyorum. Makyajsız, eşofmanla kızıyla çocuk parkında vakit geçirmeler, her hafta pazara gitmeler (onlara göre Farmer's Market bize göre bildiğin pazar) onları daha da çok sevmemi sağlıyor. Yoksa Suri de çok tatlı bir çocuk ama anne-kız moda çekiminden fırlamış gibi gezmeleri beni rahatsız ediyor. Benim kız diğer Hollywood bebelerinden başka:)

Merhaba


2007 Ağustosunda, mezun olup iş bulamamanın verdiği sıkıntıyla internette gezinirken keşfetmiştim blog dünyasını. O gün bugündür (2 yıl olacak nerdeyse) okudum okudum. Kiminden çok şey öğrendim kimini sanki arkadaşımmış gibi sevdim ve sonunda "Ya üzerime yük olursa, bir şey yazamadım diye dert edinirsem" kaygılarımı kırıp ben de merhaba dedim bu dünyaya. Öyle içimden geldiğince bir blog olacak burası. Kendim gibi, hep mutlu...

Hoşgeldim ben:)