28.02.2009

Eşofman vs Ebru Şallı

Ünlü düşünür, ilişki gurusu Ebru Şallı demiş ki, "Evde eşofman giymem. Her zaman düzgün giyinmeye dikkat ederim. Eşiniz sizi eşofmanla görürse aşkınız biter." Evde eşofman giymemek? Benim bu durumda evlenmeme hiç lüzum yok, zira evde eşofman dışında bir şey giyemeyenlerdenim:)


Son günlerde evdeki halim bu. En kalınından polar bir eşofman takımı, polar sabahlık, içi de dışı gibi pofuduk Ugg'umsu ev botları, onun içinde yün patik, onun içinde de kalın çorap. Ebru Şallı'nın asla olmayacağı bir hal:) Ama ben bu halimle çok mutluyum, sıcağım, neşem yerimde. Evde kot, altına stiletto, üstüne işlemeli bluz giymeyi de bilirim. Ama otururum koltuğa, rahatsızlıktan suratım beş karış etrafıma mutsuzluk saçarım. Hangi erkek ister ki bunu? Benim bildiğim benim erkek arkadaşım istemez. Zaten beni bu halimle yıllardır gördüğü için ikimiz adına Ebru Şallı-Harun Tan olma şansı bitmiştir:)

Acaba bir mim dalgası oluştursak da herkes ev halini mi gösterse?:) Aramızdaki Ebru Şallı kim buluruz. Varsa tabi:)

27.02.2009

Strawberry cinlikleri:)


Canım Pretty'im, Strawberry'deki dehşet indirimden bahsetmiş. Ben de strawberry'de alışveriş yaparken başvurulması gereken hoş cinliklerden bahsetmek istedim. Gerçi çoğunuzun bildiğini düşünüyorum ama bilmeyen kalmasın istiyorum:)

Cinlik #1: Her alışverişte ayrı bir mail adresi kullanmak. Bunun size iki güzel dönüşü oluyor. Eğer $25'dan fazla bir alışveriş yapmışsanız, yeni müşterilere gönderdikleri hediyeden gönderiyorlar. İkincisi, belli bir süre sonra Miss you indirimleri gelmeye başlıyor. Her defasında ayrı bir mail kullandığımdan hepsine teker teker indirim geliyor ay sonuna doğru:) Şu an %11 indirim+makyaj paleti önerdiler. Kullanmadıkça indirim oranı artıyor, şöyle bir 20'lere gelsin diye bekletiyorum:)

Cinlik #2: Her alışverişte special instruction kısmına sample istediğinizi belirten birşeyler karalamak. İster kibar olun "Would you please send some samples?" diyin, ister "Sample" yazın sadece, isterseniz de "Sample gönder hadi be hacı" diyin:) Dermalogica maske de geliyor, küçük boy krem de. Gönüllerinden ne koparsa:)

Ve ufak bir uyarı. Elinize mekanizması veya kendisi bozuk, kırık, yanlış bir ürün geldiğinde mutlaka müşteri hizmetleriyle bağlantıya geçin. Çok ilgililer. Ayrıca Türkçe yazarsanız Türkçe cevap veriyorlar. Anneme aldığım bir kremin pompasının bozuk çıktığını bildirdiğimde, özür dileyip yenisini gönderdiler. Diğerini de geri göndermemi istemediler. Bizim alıştığımız "Bozuk değildi bu abla, sen bozmuşun" anlayışından sonra çok garip geliyor böylesi bir ilgi.


Cinlik dolu alışverişler:)

Jen, Owen'a koş!Koş Jen,koş!


Bazı yıldızların gönül ilişkileri sanki hep daha önceki birine bir şeyleri ispat gibi geliyor bana. Hüsnü'ye kadar Deniz Seki de öyle bir haldeydi. Her lafı, her şarkısı sanki Okan Bayülgen'e göndermeydi. Bir de bunun Demet Akalın gibi çok belden aşağı, bir kadına yakışmayacak versiyonu var. Ona hiç girmeyeyim:)

Jennifer Aniston da Brad Pitt'ten sonra bir türlü eski haline gelemiyor benim gözümde. Suratında sanki, "Mutluyum ama Brad'le daha şöyleydi...", "Brad beni daha böyle hissettiriyordu" gibi bir ifade var. Hep bir olmamışlık hali.

Film tanıtımında Owen Wilson ile birlikte görünce dedim işte budur. Yıllardır suratına uğramayan yanındakine güven duyma, onu tamamıyle benimseme hali geri gelmiş. Owen Wilson zaten acıların çocuğu. Bana sanki birbirlerine çok iyi gelirler gibi geldi. Yanında duran şu sevimsiz, bas bas "Seni sevmiyorum Jen" diye bağıran John'dan kurutulup Owen'a koşmasını diliyorum:)

Not: Son fotoğrafta Jen'in yedikleri biraz gaz yapmış galiba:)

Fotoğraflar:JustJared

26.02.2009

Kuaför-fobik!



İtiraf ediyorum, ben bir kuaför-fobiğim! Kuaföre gitmem gerektiğinde tüm enerjim vücudumdan çekiliyor. Kuaförden içeriye adım attığımda ve "Ne olacaktı abla?" sorusuyla karşılaştığımda tüyerim diken diken oluyor. Kuaför terapi gibidir demezler mi kadınlar için? Benim içinse, sinir stres kazandırma merkezi kuaförler.


Saç özel bir şey benim için. Anne, babamın beni severken okşadığı, sevdiğimin "bir teline dünyaları değişmediği". Bu kadar kıymetliyken benim için, hiç tanımadığım birinin onlara hoyratça dokunması hoşuma gitmiyor. Ne zaman gitsem kuaföre, saçlarımı sanki garip bir maddeyi tutarmış gibi tutup bir "hmmm" çekiyor kuaförler. "Ama senin saçın çok kuruu", "Röfle yapalım sana, hem beyazsın sen kendi renginle olmaz", "Saçını böyle nasıl kullanıyorsun, çok kötü olmuş". Ya ben sana saçımı yorumlatmaya mı geldim, istediğimi yap, yorumlama, kınama saçlarımı. Bir markete girip makarna aldığımızda kasiyer "Neden makarna, çok kötü bir tercih" diyor mu? Taksi şoförü eleştiriyor mu gitmek istediğimiz yeri? Sen de sorgulama beni, bırak dağınık kalsın.

Hadi oldu da buldum saçlarıma eleştirmen gözüyle yaklaşmayan bir kuaför, o zaman da beceriksizlik giriyor işin içine. Henüz kuaförden mutlu çıkmışlığım yok, ama ağlamışlığım var. Lise mezuniyetinde saçlarımın güzel bir topuz olmasını istemiştim, kuaför son dakikaya kadar debelenip en sonunda mezuniyete dakikalar kala açık bir saçla yollamıştı beni. Kısaltmayalım, toplanabilsin saçlarım dediğim bir kuaför beni 10 cm'lik saçlarla uğurlamıştı. Madem işini iyi yapamıyorsun, o zaman yapma. Ya da dürüst ol, ben istediğinizi yapamam de.

Bir okudum da yazdıklarımı, neler birikmiş içimde senelerdir. Ama yetti canıma, bekliyorum bekliyorum dazlaklık moda olmuyor:)



25.02.2009

Sefer tası, işin hası:)



Okul yıllarımda öğle yemeği hep sorun olmuştu benim için. Fakültem, okulun yemekhanesine çok uzaktı. Gitmeye kalksam zaten 20 dakika yolda geçiyordu. Fakültenin kantininde fast food tarzı yiyecekler vardı. Her ısırığında altından yağ damlaları akan türden. Son senemde makarna gelmişti kantine ve makarna sırası diye bir şey olmuştu:) Evinde üşendiğinde yediğin makarna o yoklukta portakallı ördek muamelesi görmüştü:)


Şimdiki okulumun da kantini pek iç açıcı değil. Öyle bir sandviç yapıyorlar ki yut yutabilirsen. Ben de evde kendi sandivcimi yapıp götürüyorum. Hem daha hafif oluyor hem de içinde ne var biliyorum. Aslında keşke sefer tasları kullansak. Ortak kullanımda mikrodalga fırınlar olsa birçok yerde. Alsak sebze yemeğimizi, ısıtsak fırında, yanında yoğurtla yesek. Bunu yaparken insanlar garip garip bakmasa bize. "Aaaa yemeğini evden getirmiş,hıh" demeseler. Beslenme çantalı koca kızlar olsak:) Ne güzel olurdu değil mi?


Peki, siz neler yiyorsunuz öğle yemeğinde?

You had a bad day


Dışarıda berbat bir hava. Yapılması gereken manasız bir ödev. Haberlerde dönen acı görüntüler. Bu Dünya'da güzelliklerin de olduğunun hatırlanması gereken bir gün. Her bakışımda gülümsememe sebep olan bu güzelliği siz de görün istedim. Kim olduğunu maalesef bilmiyorum, bilsem gidip biraz mıncıklayacağım:)


24.02.2009

Ugg mu?Ugghh mu?


Her yerde bir Ugg çılgınlığıdır gidiyor. Okulda metrekareye 5-6 çift Ugg düşüyor. Öyle çoklar ki artık hangisi orjinal hangisi değil karşılaştırmalı anlayabiliyorum. Benim popülere karşı mesafeli durmak gibi bir huyum var. Issız Adam'ı izlemedim mesela daha. Olasılıksız'ı da şu aralar alıp okumam. Ama Ugg bir soru işareti oluşturdu kafamda.


Tipinde ahım şahım bir şey yok. Hatta bazı hor kullanılanlarda çok kötü bir görüntü var. Peki nedir bunlardaki keramet? O kadar mı sıcak tutuyor bunlar yahu? Şu ana kadar başka sıcak tutan bot hiç olmadı mı? Hani soruyorum, sanmayın ki Ugg düşmanıyım. Sadece ayaklarım donuyor ve sıcak tutacak birşeyler arıyorum. Mümkünse herkeste olmayan birşey. Var mıdır böyle bir mucize?

Tanesi 3.5, üçü 10

Geçen perşembe ilk kez Erenköy pazarına gittim. İstanbul'daki pazarların çoğuna gitmiş biri olarak diyorum ki Erenköy pazarı çok rahat ilk 3'e girer. İlk olarak Salı pazarındaki gibi izdiham yok. Salı pazarındaki gibi çılgın teyzeler tarafından itilip kakılma burda yok. Bakırköy pazarındaki gibi yokuş da değil, yorulmuyorsunuz o yüzden. Fiyatlar da tadından yenmiyor:)
Ganimet dökümü:
"Abla markalı abla, yurtdışında 15 euro burda tanesi 3.5 üçü 10". Markaları Avignon ve Fishbone. Cidden Avrupa'da bir marka mıdır bunlar bilmiyorum:) I love Döner Kebab'a bayıldım, beni anlatıyor:)

Hırkalar tanesi 10 lira. Çok sevdim, çok rahatlar. Başka renkleri olmasına rağmen elim hep grilere gitti.

Elbise ise Atmosphere. Daha yaza çok var ama elbet bir gün gelecek ve ben bu elbiseyi giyeceğim. Göğsündeki işlemelere bayıldım. Fiyatı 10 lira. Tezgahta hırpalanmaktan biraz kırışık. Bu elbise ne renk bir ayakkabıyla kombinlenir bilemedim. Öneriler?

Şu an her pazar kapatılma tehditi altında. Bu yüzden, onları ihmal etmeyelim. Bizim kültürümüz alışveriş merkezlerini değil pazarları içeriyor. Zara'nın bizim alacağımız bir kazağın parasına ihtiyacı yok ama pazardaki Ahmet amca ve çocuklarının o paraya ihtiyacı var. Haydi kızlar pazara:)

23.02.2009

Taylor Made Minerals

Ben erkek arkadaşımın tabiriyle "ucuzcu" biriyim. Nerde ne kaça satılır, ucuzu nerde bulunur çok iyi analiz ederim. Para kolay kazanılmıyor ki şekerim:) Bugün de ucuzcu bir site karşınızda: Taylor Made Minerals.
Maalesef hiç bir zaman far insanı olamadım, güzel göz makyajı yapanları uzaktan gıptayla izlemekle yetindim. Benim makyaj ritüelim allık-ruj-rimel üçlüsünden ibaret. Ama ruhuna kokoşluk serpiştirilmiş her dişinin şıkır şıkır bir fara sahip olması gerektiğini düşünüyorum.

Bu şıkırdak farlar Taylor Made Minerals'tan. Hepsi tester boyutunda. Ama benim gibi çok fazla far kullanmayanlar için çok çok yeterli miktarı. Şu anda sitede kavanoz samplelar $1.5, poşet samplelar $1. Poşet hiç denemedim, kullanamam gibi geldi. Ama çok renk olsun, bir sürü olsun diyorsanız bence poşet almak mantıklı.
Shipping kavanoz samplelar için ilki $1.95, sonraki 20 kavanoz, kavanoz başına $0.30. Poşet sample için ilki $1.75, sonraki 50 poşet başına $0.15.

Eskiden çok uyduruk bir sitesi vardı, şimdi gayet güzel olmuş. Renklerin üstüne tıkladığınızda kuru ve ıslak kullanımda nasıl göründüğünü görebiliyorsunuz. Everyday Minerals'da da Taylor Made Minerals'da da ürünler Türkiye'ye çok uzun sürede (3-4 hafta) geliyor. "Nerde benim postam yaa" diye düşünmektense, siparişi verip sonra tamamen unutmak, sonra geldiğinde şaşırıp mutlu olmak daha eğlenceli:)

Şimdi dağılıyoruz, sitede renkler içinde kayboluyoruz:)
Not: Amorette farların eldeki duruşunu göstersem iyi olacağını söylemişti. Buyrunuz efendim, tende böyle duruyorlar.


22.02.2009

Peşimdeki şarkı



Bazı şarkılar resmen peşimden kovalıyor. Bu ay peşimi bırakmayan şarkı da şu:
Al herşeyini yanına, yüreğine benden ne ateş olur ne soba
Söz veremem yarına, bana senden ne köy olur kasaba

Farkedildiği üzere ne şarkının adını biliyorum ne de söyleyeni. Ama şarkıyı ezbere biliyorum maşallah:)
Ne zaman erkek arkadaşımla arabayla bir yere gidecek olsak arabada bu şarkı. Okulda servise biniyoruz bu şarkı. Az önce annem televizyonda kanalları geziyordu yine bu şarkı. Geçen gün direkt bu şarkıyı söyleyerek uyandım. Bir şarkıyı popüler yapmanın yolu dinleyicilerin peşinden kovalamaksa, bu şarkı kesinlikle bunu başardı. Zira dilimden düşmüyor. Al herşeyini yanına.... :)

Batik

Batik, bu seneye kadar çok bilmediğim bir markaydı. Adını duyardım, arada kataloğuna bakardım ama mağazasına gitmişliğim yoktu. Optimum açıldıktan sonra ise her gittiğimde mutlaka uğradığım bir mağaza oldu. Hem ürünlerini çok beğeniyorum hem de Türk markası olduğu için güzel şeyler yaptıklarını gördükçe gurur duyuyorum. En son Batik çıkarmasında ele geçirdiğim ganimetler bunlar.
Uzun, kalçayı örten hırkaları çok seviyorum. Hem sıcacık tutuyorlar hem de malum bölgeleri güzel kamufle ediyorlar:) Kahverengi olan 30, kiremit rengi-turuncu gibi olan 40 lira.

Bu beyazı çekerken resmen delirdim. Fotoğraf makinesini hipnotize mi etti ne olduysa bir türlü flaş patlamadı. Bir de verev bir kesimi oldugundan garip durdu asınca. Kıssadan hisse, fotoğraftakinden daha güzel aslında:) Kendisi 20 lira.

Hepinize bol gülücüklü bir hafta dilerim:)

Travma filmlerim:)



Çocukluğumda defalarca izlediğim ve hayatımda travmaya sebep olan iki film: Beetle juice ve Tremors. Beetle Juice, bir ara Star'da (Inter Star:)) her pazar öğleden sonra yayınlanırdı. Her defasında da izlerdim. Çoğunlukla korkmazdım ama, öbür tarafın bekleme salonuna giden çiftin olduğu sahne uzun süre geceleri yatarken aklımdan çıkmamıştı. Bekleme salonundaki kafası gövdesinden küçük olan adam. Brrrr. Sinema tarihinin en komik korku karakterinden nasıl olmuş da o kadar korkmuşum bilmiyorum.
Bir de Beter Böceği biz Türkler "Bettle Juice" diye biliyormuşuz. Türk sinema sitelerinde Bettle Juice, yabancılarda Beetle Juice. Ben imdb'yi referans alarak nickimi değiştirdim:) Şimdiye kadar onlarca kez izlediği filmin adını kendine yanlış olarak nick yapan blogger olarak tarihe geçtim, hayırlı olsun:)

Diğer film de yine Star'ın pazar akşamları filmi. Tremors, bizdeki adıyla Yeraltı Canavarı. Şimdi bile yazarken tüylerim ürperdi. Yerin altında kımıl kımıl gezen canavarlar, onları öldürmeye çalışan kasaba insanları ve filmden sonra yere basamayan Çilli:) Canavar geldikçe toprağın hareketi, ağzından çıkan yılanımsı yaratıklar ödümü koparıyordu ama izlemekten de geri kalmıyordum.




Sizin de var mı küçükken travmaya sebep olan filmleriniz?:)

21.02.2009

Everyday Minerals

Everyday Minerals'ı seviyorum. Kimsenin kimseye günahını bile bedava vermediği bir dönemde, ücretsiz sample yollaması kalbimi fethediyor:) Sadece shipping ücreti ödeyerek, 3 fondöten 1 kapatıcı 1 allık sample'ına sahip oluyorsunuz. Sample desem de bana uzun süre yeten miktarda geliyor samplelar.

Kapatıcısıyla, olmayan çizgileri bile çok net gösterdiği için küsüz. Fondötenleri, benim gibi beyazlar için çok uygun. Ben zaten fondöten kullanmayı çillerimi kapatıyor diye çok sevmem ama EDM fondötenleriyle hem çillerim kapanmıyor hem de cildimde ton farkı olmuyor. Favorim ise allıkları. Çok fazla renk var ve matte-sheen-shimmer-lucent olmak üzere istediğiniz formda seçebiliyorsunuz. Ben genelde shimmer sipariş ediyorum, ruhumda kokoşluk mu var ne:)



Yukarıdan başlayarak saat yönünde: Cookie Sheet,Chit-chat, New Car Smell, Apple


Fondötenler de fotoğraftaki gibi oluyor. Ama elimdekiler birbirine o kadar yakın renkler ki hangisi hangisi karıştırdım:)

20.02.2009

Aşk acısı



Aşk acısı keşke bu kadar tatlı olsa:)

Ayın en güzel hali:Dolunay


Hep yabancı yıldızlardan bahsetmek olmaz, bugün bir Türk yıldızda sıra. Dolunay Soysert'i bir düğünde şahsen görene kadar hiç ilgimi çekmezdi. Hatta biri sorsa fikrimi "sıradan biri işte " derdim. Ama gördüğüm an, bir anda en beğendiğim kadın oluverdi. Büyülendim resmen. Bahsettiğim ağzı,burnu,saçı,vücudu falan değil. Dolunay'ın her santimetrekaresi "asalet" diye bağırıyor. Öyle narin, öyle asil, öyle mütevazı ki... Herkesin şıkır şıkır olduğu bir düğünde, desenli bir elbise ve sade bir topuzla resmen yıldızdı. Ten ve saç uyumunu doruklarda yaşayan biri. Bembeyaz, süt gibi bir ten ve kızıl-bakır saçlar. En beğendiğim kombinasyon:)




Fotoğraflara bakınca "Çok da güzel değil yahu" diyebilirsiniz. Zaten güzellik değil ondaki asıl değer, etrafına yaydığı enerji. Güzelliğin kaş, göz değil, duruş, bakış olduğunun kanıtı kendisi.

Tatlıcı geldi hanııım


Ben tatlı delisiyimdir. Sütlü, çikolatalı, şerbetli, hamur hiç fark etmez, hepsini yerim. Bu tatlı düşkünlüğü nedeniyle nerdeyse her tatlıcının tatlıları hakkında bir fikre sahibim ve bugün sütlü tatlı Oscar'ını açıklıyorum. Ne Özsüt ne Tatlıcı Tombak , Oscar goessss to BİM:) BİM'in İce-Mar markalı tatlıları şu ana kadar yediklerim arasında en iyisi. İce-Mar aslında Mado'nun, dolaylı yoldan Mado'ya gidiyor diyebiliriz Oscar'a. Ama büyük bir fiyat farkıyla.



Şekilleri fotoğraflarda da görülebileceği üzere pek iyi değil ama tadları inanılmaz. Benim favorilerim supangle ve tavuk göğsü. Tavuk göğsünde gerçek tavuk parçaları var, hemen ıyyy demeyin has tavuk göğsü öyle oluyor zaten. Diğerleri çakma:) Profiterolü de çok güzel ama dün onu yerken fotoğraf çekmeyi unuttum:) Bu Oscar'lı tatlılar BİM'de ve 1.5 lira. Denemeyen kalmasın:)



Veee Pretty'e özel:) Aramızda geçen süt dilimi, pingui konuşmalarından sonra bu konuda yazmaya karar verdim. Ancak süt dilimini ara ki bulasın:) Kutularca Pingui olmasına rağmen, süt diliminin yerinde yeller esiyordu. Bugün sayfamıza sadece Pingui teşrif etti, zaten ben onu daha çok seviyorum. Süt dilimi hem içi hem dışı yumuşak olduğundan yerken pamuk çiğniyormuş gibi oluyor. Pingui'nin ise dışında çok güzel,sert bir çikolata var. Isırınca çıtırt diye bir ses geliyor, içi yumuşacık ağzınızda dağılıyor. Kakaolu kek gibi olan 3 katmanı var. Çok hafif,çok güzel bir tatlı. Kalorisi de çok yüksek değil, kaçamak yapılabilir. Pingui tadında bir haftasonu diliyorum hepinize:)

19.02.2009

Gerçek çocuk: Suri


Ben ilk kez Suri'yi gerçek bir çocuk gibi görüyorum. Annesi-babası sonunda onun mutluluğu için bir şey yapmayı hatırlamış olacaklar ki Disney world'e götürmüşler. Uzun zaman sonra ağlamayan, somurtmayan, ters ters bakmayan bir Suri var fotoğraflarda. Ayrıca ilk kez aile olarak onları beğendim, Tom bile gözüme itici görünmedi. Tom-Kate-Suri üçlüsünün en gerçek, en "normal insan" gibi, en aile gibi fotoğrafları bunlar bence, diğerleri fos:)

Fotoğraflar:JustJared