2.10.2009

Hadi canım, hadi güzelim sağdan sağdan!

Ey yapımcılar! Gördüğünüz her mavi gözlüyü Atatürk mi sandınız? Nedir her sene çıkan yok şu Atatürk'ü oynayacak yok Atatürk'e en çok ben benzedim haberleri? Bir rahat bırakın, bir benzemeye çalışmayın Ata'ya.


Kimmiş son Atatürk çakması? Halit Ergenç!!! En Recep İvedik ruh halimle "Hadi leyyn" demek istiyorum kendisine. Nedir sahip olduğu? Bir çift mavi göz. Kurbağa formunda! Eee, İsveç'te herkeste var o göz. Tüm İsveçliler Atatürk'ü oynayabilir mi yani?


Daha önceki örnekler daha da vahim. Bir Sümer Özgü var ki gece rüyama girse annemlerin odasına kaçarım. Eğer seçmeye mecbur bırakılsaydım şu ana kadar ki Atatürk denemelerinden sadece Haluk Bilginer'i seçerdim. O olmaya en fazla yaklaşan, gördüğümde tüylerimi diken diken yapan o. Diğerleri fazlasıyla tırt! Halit Ergenç? Atatürk? Pehh!

26 yorum:

Pinky dedi ki...

evet yaa Halit Ergenç hiç benzememiş. hiç alakası yok. Katılıyorum Recep İvedik'li ruh haline Çillicim. kesinlikle en iyisi Haluk Bilginer'di. Onu görünce ürpermiştim diken diken.

cesetizleri dedi ki...

Haluk Bilginer de bir dünya makyajla benzedi ama ne benzeme arkadaş reklamı izlerken tüylerim diken diken olmuştu. Sümer Ezgü'nün de neyse ki yüzünü çok net görmedik de öylelik kurtulduk.

lale kunt dedi ki...

taytlı fotoğrafları vardı bu adamın, her gördüğümde aklıma geliyo. hoş benimki sürekli hahaha taytlı değil mi bu beee diye bağırıp gülmese belki de unuturdum ama...
neyse, bence de haluk bilginer..

nazo dedi ki...

Ahahaa görmemiştim ben bunu.. Hakikaten tırt! ve bence de yapmasınlar artık.. O kadar profesyonel makyözler vs. çalışıyor sonuçta bu iş için. Görmüyorlar mı benzemediğini ya da nasıl tamamdır deyip, çıkarıyorlar insanların karşısına..
Haklısın ayrıca Çillicim, Haluk Bilginer en iyisiydi. Reklam benim de tüylerimi diken diken etmişti.

beetlejuice dedi ki...

Pinkycim, uzatılmış kaşlar, mavi gözler, bir de bıyık, hoop Atatürk oldu sanıyorlar herhalde. Çok amatörce yapılmış bir makyaj:)

Cesetizleri, Haluk Bilginer'in reklamı bir anda çıkmıştı karşıma. Gözlerim dolu dolu olmuştu, ulaşılabilecek son nokta oydu bence. Diğerleri daha fazla uğraşmasın:)

Lalecim, bir de uzun dalgalı saçlı, yüzü makyajlı bir hali vardı. Ahaha ondan sonra karizmayı toparlaması zor benim gözümde:)

Nazocum, hadi makyözler yönetmenler kör, e be arkadaş aynaya bakıp hiç mi demedin ben benzemedim, bu şekilde oynamak istemiyorum diye. Ben olsam utanırdım, çakma Atatürk olmak övünülecek bir şey mi:)

Glam dedi ki...

Haluk Bilginer benimde tüylerimi diken diken yaptıydı, o reklamı ne zmn izlesem gözlerim dolar... Adam gerçek sanatçı.

éLLa Çiça dedi ki...

evet valla, isveclilerin hepsi sarisin mavi gözlu :) orda yasayan biri olarak diyorum o zaman hepsi atayi canlandirsin, var mi öyle sacmalik.

mercan dedi ki...

hiç olmamış!!

Gidi Kuzgun Güdük Fare dedi ki...

Evet evet kesinlikle en bşarılısı Haluk'du

beetlejuice dedi ki...

Glamcim, belki bir gün yüz olarak ondan daha çok benzeyen çıkar ama hali, tavrıyla, bakışıyla en çok benzeyen hep Bilginer kalacak.

Ellacım, keramet sarı saç-mavi gözde olsaydı benim sülalem de Atatürk'ü canlandırabilirdi:)

Mercancım, Halit'e seslenelim: Otur sıfır:))

Güdük Farecim, hepimiz hemfikiriz:)

Ayşegül dedi ki...

Tercihim kesinlikle Haluk Bilginer'den yana olurdu, aynı herkes gibi..

Adsız dedi ki...

Bende Haluk Bilginer'i çok beğeniyordum. Rolü hakkıyla o yapabiliyor. Halit Ergenç hiç yakışmamış!

missy dedi ki...

hislerime tercüman oldun çilli:) bence de en çok benzeyen haluk bilginer ki, gene de kimse yanından geçemez Ata'mın:)

beetlejuice dedi ki...

Ayşegül, aklın yolu bir:)

Roxanacım, üzerine yapıştı şu kasıla kasıla gezinen Onur rolü. Başka rollere de olmayacak bence:)

Missy, mümkün mü benzemek ona?

Prima Donna dedi ki...

hakketen sadece haluk bılgıner vardı tuylerımı dıken dıken yapan.. sumer ezgu gayduru gobbak cemılem der gıbı uzun kafasıyla dans edısı komıktı halitcik de yani o pörtlek gözlerle mümkün değil mümkün değil nerde çakmak çakmak bakcak. haluk bılgınerı alsınlar adam gibi bi film çeksinler ama artık ama

feray dedi ki...

Arkadaşlar Rutkay Aziz'in hakkını yemeyin derim. Haluk Bilginer'in sanatçılık yönü tartışılamaz, ona eşdeğer bir sanatçı yok diyebilirim. Ama o reklamdaki görüntü makyajdan öte birşeydi zaten. Ben, o heybeti, ses tonu vs. bu konuda Rutkay Aziz derim.

beetlejuice dedi ki...

Prima Donnacım, hala yok Kevin Costner yok bilmem kim yabancıların peşinde koşuyorlar. Elimizde Haluk Bilginer gibi bir cevher varken Atatürk'ü neden bir yabancı oynasın?

Feroşkop, ben Rutkay Aziz'i de beğenememiştim:) O kadar imza bir ses tonu var ki onun Rutkay Aziz olduğunu unutamamıştım izlerken.

Adsız dedi ki...

Atatürk´ün fotolarina bakinca insanin ici bile bir tuhaf oluyor, cok degisik bir güzelligi var sanki bu dünyadan degilmis gibi. Taklitini yapmak zor olsa gerek, imkansizlarin pesinde kosturuyorlar iste : )

lezzettabağı dedi ki...

:))Canım çok güldürdün beni valla!
Halit Ergenç daha da çok güldürdü!
Hiç olmamış hiiiç!
Gözler kurbağa formunda!Çok komiksin yaa:))))

"PRETTYCOOL" dedi ki...

şimdi bu en üstteki halit ergenç miymiş?cık benzemiyor hiçbiri,sadece haluk bilginerin süeteri benziyor:))

beetlejuice dedi ki...

Vivacım, Atatürk'ün fotoğraflardan fışkıran bir enerjisi var, bakınca insanı hipnotize ediyor. Öyle birinin bir daha varolacağına dahi inanmıyorum ben.

Anne ve kızları, o zaman Halit için söylüyorum: "Kuvakvakvak kuvakvakvak kuyruğun neredeee?" :)))

Prettyim, evet ilk fotoğraf Halitmiş. Değil Atatürk'e kendine bile benzememiş:))

Adsız dedi ki...

Bence Haluk Bilginer çünkü bakışlarıyla sesinin tonuyla tamdı. o reklamı çok iyi hatırlıyorum her izlediğimde gözlerim dolarak izliyordum reklamı ve hani bazı reklamlar bayar seyredemez kapatırsın ama o reklam benim gözümde hiç öyle olmamıştı sonuna kadar bakardım.Keşke hep o tür reklamlar olsaaaa....

K®HAN dedi ki...

bir 19 Mayıs yıldönümünde, Devlet Tiyatroları sanatçılarından birine Atatürk’ün 1919 yılında giydiği Osmanlı üniforması giydirilmiş, arkadaş Dolmabahçe’den gemiye binmek üzere arabayla yola çıkmıştı. Ne ki, 1919 model araba bulunamadığından, altında 1965 model, ‘direksiz’, yani yan ön camıyla yan arka camı arasında bölme bulunmayan bir Chevrolet Impala vardı. Oysa Ata ‘yolculuklarınızda Amerikan arabalarını tercih ediniz’ şeklinde bir emir ve direktif vermemişti.

Üstelik arkadaş Dolmabahçe’den gemiye binerken ‘Samsun’a şeriatçılarla mücadele etmeye gidiyorum’ demişti. Biz Ata’nın önce Yunan ordusuyla savaştığını sanıyorduk.

Bu kez gençler ‘Bandırma vapuruna benzetilmiş herhangi bir eski şileple’ değil, savaş gemileriyle gidiyorlar.

Ata oraya giderken Osmanlı donanmasının lojistik desteğine sahip değildi.

Gene böyle bir yıldönümünde, ‘artist oynatmak’ henüz akıllara gelmediğinden, Şişli’deki evden Atatürk’ün büstünü almışlar, bu kez onu açık bir arabaya koyarak kutsal yol boyunca Dolmabahçe’ye taşımışlardı...

Katolik ritüelinde, Meryem, İsa ve daha başka aziz heykellerini kiliseden çıkarıp ilahiler eşliğinde sokakta dolaştırmaya ‘prosesyon’ denir. Papazın yönetiminde halk da ya buna katılır ya seyreder.

İstanbul Üniversitesi Rektörü, çocukları gönderirken yaptığı konuşmada, ‘sizin yerinizde bulunmayı çok isterdim’ demiş. Döner sermaye hesaplarına daldığından Samsun uçağına bilet almaya vakit bulamıyor olmalı.

Çocuklar, geçen pazardan yarına, perşembeye kadar da ‘büyük önderin geçtiği aynı yolu takip edecek, büyük Ata’mızın karşılaştığı engelleri onlar da aşacaklarmış.’

Azgın dalgalarla boğuşma falan mı? Meteoroloji Karadeniz’de fırtına öngörüsü yapmadı.

Şakayı bırakalım. Ciddi olalım. Kimbilir kaç kere yazdığımı gene yazacağım:

Bu tür saçmalıkları her tekrarladığınızda dincilere birkaç yüz oy daha kazandırırsınız. Akıllı olunuz.

Bekir Coşkun dostumuz ‘her bunaldığında Nutuk’u açıp okurmuş, ferahlarmış’. Şifalı otlar kitabı gibi mübarek. Depresyona iyi geldiği belli, Bellergal gibi bir şey, acaba mayasıla ve belgevşekliğine de yarıyor mu?

Atatürk, peygamber değildir. Nutuk, kutsal kitap değildir. Çankaya, Kabe değildir. Anıtkabir, mezar-ı şerif değildir. İsmet Paşa, halife değildir.

Ama emekli memurlar emekli memurdurlar ve beni her seferinde savcılığa şikayet ederler tabii, o ayrı.

Engin Ardıç

Akşam, 18.5.2005

K®HAN dedi ki...

Sıktınız ama ha!

Şu reklam filmi var ya, “Atatürklü”, hayatımızda fırtınalar kopardı. Televizyon eleştirmenleri anlata anlata bitiremiyorlar, birtakım Internet siteleri hababam yayınlıyorlar, halkımız gözyaşlarını tutamıyor, birtakım “kalpaksız kuvvacıların” da neredeyse belleri gelmek üzere...

Çarşaf çarşaf yazıldı çizildi, magazinciler üzerine sazan gibi atladılar, “making of”u yapıldı: Haluk Bilginer’nin makiyajı kaç saat sürmüş, baklavalı kazak acaba gene moda olur muymuş, gülleri hangi çiçekçiden almışlar, hani o soru soran çocuk nerede okuyormuş, karnesinde kaç kırık getirmiş, niçin kız değil de erkekmiş, cart curt... Say ki Oscar adayı mübarek!

Filmde Türkçe yanlışı varmış, koskoca Atatürk böyle şey yapar mıymış? Neyse, çok şükür sonradan düzeltilmiş, “ne falan ne de filan umurunda olmayacak” diyormuş da, şimdi “olacak” yapmışlar, memleket kurtulmuş.

Hani utanmasalar Bilginer’i çıkarıp “büyük kurtarıcıyı nasıl yorumladığından” başlatıp bize Atatürk ilke ve devrimlerini bile anlattıracaklar. Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu da ilk ve orta dereceli okullarda yardımcı ders olarak gösterilmesi için tavsiyede bulunacak.

Turgut Özakman da belki resimli romanını yazar: Şu çılgın bankacılar!

Belki dedikodu kitabı bile yayınlanır: Kurulduk ey halkım, unutma bizi, mevduatını da getir... Kredi lazım mıydı çocuk?

Hatta şimdi ben bunları yazdım diye beni cumhuriyet düşmanı olmakla suçlayacak budala bile çıkacaktır, Aydın Doğan’ın askerleri arasından...

Hemşerim... Adı üstünde, bu bir reklam filmidir, reklam!

Bir belgesel falan değildir yani, hani o kötü TRT yapımları gibi...

Reklamı yapılan, İş Bankası’dır.

Verilen “mesaj” da, işte “Atatürk’ün gösterdiği yolda yürüyoruz” gibilerden sıradan bir ucuzluktur.

Reklamcılar bileceklerdir, ürünü tanıtmayan bu tür “prestij” reklamları pek de makbul sayılmazlar. Hiçbir tasarruf sahibini bir İş Bankası şubesinin kapısından girmeye yöneltmeyeceğinden, sokağa atılan paradır!

Reklam yazarlığı yaptığım gençlik yıllarımda bu tür ilanlar isteyen müşteri, işi bizden daha iyi bildiğinden(!) ya da düpedüz hıyar olduğundan, başlığını da genellikle kendisi yazıp getirirdi: Gurur duyuyoruz! Biz de kendisine derdik ki, beyefendi, sizin gurur ya da utanç duymanız hiçkimseyi ilgilendirmez!

Öyle soyut lafları eveleyip geveleyeceklerine, çocuğa “Atam, sen de bizim gibi bankaya para yatırır mısın” diye sordursalardı, daha iyi ederlerdi.

Atatürk de “o bankayı ben kurdum çocuk, yüzde bilmemkaç kurucu hissesi benimdir, miras olarak da CHP’ye bırakacağım” derdi herhalde...

Bunun ötesinde, bu kadar tantanası edilecek bir konu yoktur ortada. Zamanlaması iyi yapılmış, tam da 10 Kasım’a denk düşürülmüş bir reklam filmi, hepsi bu. Başka da bir şey değil.

Fakat sormak isterim: Atatürk’ü bir reklam filminde “kullanmak” suç değil midir? Her ne kadar, reklamı yapılan bir devlet dairesi olsa bile...

Peki ben şimdi bir kitap yayınlasam, masraf edip bir de reklam filmi çektirsem... Atatürk’ü de eski dostum Rutkay Aziz’e oynatsam... Gerçi kendisi Turgut Özakman’ın “Atatürk’ü oynayacak oyuncunun içkisi, sigarası, gece hayatı olmamalı” kuralına pek uymaz ama...

Atatürk çıksa dese ki: Efendiler! Birçok eser şüphesiz unutulup gidecektir, fakat Engin Bey oğlumun bu kitabı ilelebet payidar kalacaktır! Almak için muhtaç olduğunuz para, cüzdanızda mevcuttur. Ben yazarın zeki, çevik ve küfürbazını severim. Binaenaleyh, okuyucular, ilk hedefiniz kitapçılardır, ileri!

Başım belaya girer mi? Girer.

Peki o zaman bankalara niçin ayrıcalık tanınıyor?

Eee, şimdi ne mi olacak? İş Bankası benim bu yazıma çok kızıp gazeteye reklamı kesecek. Gazete yöneticileri de buna çok bozulup beni kovacaklar. Aman ne korktum ne korktum.

Engin Ardıç

tuku dedi ki...

Niye herşeyin çakması yapılır bu ülkede bilmem.

Daha anlı şanlı tarihimizi anlatan güzel bir filmimiz yok.

Kıçıkırık vietnam ve şu son dönemlerin 11 eylülü üzerine defalarca film çekmişken tarihsiz Amerika, kendini tanıta tanına
911 'i ararken buluruz kendimizi yada 11 eylülü hiç unutmayıp deprem anını pas geçerken hatırlarız kendimizi.

beetlejuice dedi ki...

Tatlı cadı, Haluk Bilginer örneğinde iyi makyajdan ziyade iyi oyunculuk vardı bence de.

Korhan, Engin Ardıç yazılarını pek beğenmem ki bunları da beğenmedim. Ama yazımla ilgili görüp paylaşmışsın. Paylaşımın için teşekkür ederim.

Tukucum, Amerika'nın büyüklüğü zaten çaktırmadan bilinçaltına sızabilme yeteneklerinden. Yoksa hem kültür hem tarih açısından bizim yanımızda esameleri okunmaz:)